• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.twitter.com/aysehicretayd
  • https://www.youtube.com/c/Redakt%C3%B6rHaber

Ayşe Hicret Aydoğan

Türk Telekom Güncel Dergi Ayın Portresi

Okumak için tıklayınız:

https://turktelekomkariyer.com.tr/dergimiz/guncel/08/44-45/

 

 

  • Kitaplar sizin için ne ifade ediyor? Kitabın büyüsünü nasıl tanımlarsınız?

Öncelikle “kitabın büyüsü” çok güzel bir cümle, duyunca gözlerim ışıldadı. Babam şair, yazar olduğu için kitapların içine doğdum aslında. Her zaman söylüyorum, evimiz küçük bir Milli Kütüphane gibiydi. Dolayısıyla bu konuda şanslı olduğumun farkındaydım her zaman. Kitap almama ya da araştırmama gerek kalmadı hiçbir zaman. Annem de babam da yazar olmalarının yanı sıra iyi birer okuyucu. Ki bu bence yazabilmek yeteneğinden çok daha önemli ve daha fazla çaba isteyen bir konu.

Bilinçli bir şekilde 13-14 yaşlarında klasikleri okumaya yönlendirildim. Lisedeyken öğle aralarında Dostoyevski okuduğum günleri çok iyi hatırlıyorum.

Bununla beraber evimizde sürekli birçok yazarın katıldığı toplantılar yapılırdı. Babam da dergilerde yazan, çocuklarına miras olarak ardında 9 yayımlanmış kitabını bırakmış bir insan. Yani ilk olarak okumanın insana ne gibi katkılar yaptığını canlı canlı her an onda gördüm. Ve bu mirasın kuşaktan kuşağa aktarılması için de elimden geleni yapıyorum. 12 yaşında bir oğlum var ve o da iyi bir okuyucu ve yazma denemeleri yapıyor.

Andre Gide’ın Günlüklerini okumuştum 15-16 yaşlarındayken. Diyordu ki “Benim için bir kitap okumak, yazarı ile baş başa on beş gün ortadan kaybolmak demektir.”

Hayatımızı rutinden kurtaran bir şey okumak. Bir sinemacının dediği gibi “Dört duvar arasına sıkışmış hayatlarımıza bir pencere açmak” aslında. Çünkü bizim sınırlı hayatımızda bu kadar çok ve farklı karakter tanıma şansımız yok. Her tecrübeyi kazanma şansımız da bulunmuyor. Bir kitap okuyorsunuz ve birden fazla farklı karakterin ruh dünyasına misafir oluyorsunuz. Hayata bakış açısından öğrendikleriniz oluyor. “Erdem nedir, iyi nedir, kötü nedir?” gibi sorular bir anda beyninizde dönmeye başlıyor. Hiçbir sohbetten edinemeyeceğiniz cevapları bir anda buluyorsunuz.

Normal şartlarda hangimize sorsanız asla cinayet işlemeyeceğimizi söyleriz. Sonra Suç ve Ceza’yı okuyunca başkahraman Raskolnikov’un son derece yardımsever ve iyi bir karakter olmasına rağmen cinayet işlediğini görünce, orada durup düşünürsünüz; hangimiz seyrinde akıp giden hayatımızın tepetaklak olmayacağını garanti edebiliriz? Cinayet burada sadece bir mecaz.

İşte bu yüzden okumak hayatın bize getirebileceklerine hazır olmamızı sağlar. İnsanları daha iyi tahlil etmemizi ve buna göre davranışlar sergilemeye başlamamızı sağlar.  Okudukça daha olgun bir düşünce sistemine haiz oluruz. Psikolojiden de anlamaya başlarsınız, coğrafyadan da, tarihten de.

Mesela Yaşar Kemal’den öyle güçlü bir doğa tasviri okursunuz ki; Çukurova ayaklarınızın altındadır. O kavurucu sıcağı hissedersiniz, börtü böceğin seslerini dinlersiniz. Günlük hayatınızda da gökyüzüne bakmayı öğrenirsiniz. Kimsenin duymadığı kırlangıçların sesini siz duyarsınız. Hisleriniz harekete geçer. Sadece aklınızla hareket etmenin ne kadar önemsiz olduğunu öğrenirsiniz. Asıl olan duygularımızdır çünkü. Kaç kişi ne hissettiğini tam olarak tasvir edebiliyor, iyi bir okuyucuysanız dilinizdeki kilitler kalkar.


Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam20
Toplam Ziyaret23736
Takvim